24 Kasım 2021 Çarşamba

Hamuşan

                                                                                                         Mehtap Kırlangıç'a...

Yağmur seni çok sevmiştim inan

Yağmanın arınmakla bir ilişkisi olduğu zamanlar

Siyah bir etiket yapıştırıyorlar alnıma

Başörtümden gözlerime taşan bir gülücükle

Maraş çok kötü bir yer oluyor birden

Bazı yaralar bir mandal sepetinde sunulur kadınlara

Bazı adamlar beyazı sunmanın arkasında hırçın, kibirli ve siyah

Ölüm bir zeytin ağacı gibi büyüyüp uzanıyor

Cenazemi uzaklaştıramıyor hiçbir güç, hiçbir devlet

Ben de susmuşların arasına katılıyorum şimdi

Hayal denen şey kadınlardan çalınan bir kucak, bir bebek

Kaloriferlere vuruyorlar alnımı aynı ince yerinden

Ben sana inanmıştımın kirli sofra bezi oluyor o yaratıklar

Aynı kara yazgı vurmasın diye kızıma 

Kızımdan vazgeçiyorum

Tüm hücrelerimle birden

Aynı öyküyü yazdığımda da telefon çalmamıştı

Sinek ısırığı gibi değil bu, öyle hafif kanatmıyor

Şeyhe soruyorum tırnağım aynı yerinden mi uzamış

Elindeki kurdele benim son ipim, son hecem

Sevgilim bazı kadınlara çocukların ilk dişi

Sevgilim bazı kadınlara yaraların en derini

Sevgilim bazı kadınlara ölümlerin en seslisi

Çamaşır asan ellerim buz gibi kalıyor

Ben ölümü taklit ediyorum her yağmur yağdığında 

Elimde domatesli tost ve haberler

Haberlerde annesiz kalan kardeşlerim

Artık yapışık bir cesetleri oluyor kadınların

Kadınlar son mandalını ocaktaki yemeğiyle düşürüyor

Bir kedi kapıda son heceleri bekliyor

Sanat sanat içindir de sevgilim

Sanırım güvenmek de ölmek için 

17 Ekim 2021 Pazar

Çöp Kutusu

Artık bitti.

Nahoş bir meyve son noktanın avcunda kaynadı

Çenemdeki ben kaderime benzemedi

Sevmek senin yapabileceğin bir iş değilmiş

Gülen gözler dikenli tellere batırılmış

Yontulmamış yanında bir kitabın

Bir gül vermişlerdi o zaman

Sen sonsuz ne demek bilemeyecek bir iğretisin

Yangını başlatıp yangından korkan bir erik komiktir ancak

Bu senden 83. vazgeçişim

Yeşil kalemim yazdığı vedaya bir roman

Son nefesim umut ya da umutsuzluk

Sakız gibi de uzamıyor musmutlu günler

Kendi cebinden ödüyorsun mutluluğunu

Bir ata binip gideceksin artık

Çünkü sen yoksun

Vedanı bile yazmıyor artık kırmızı kalpli defter

Siyah bir click ve 

Delete tüm hikayeye

5 Eylül 2021 Pazar

Ellerim Çocukların Olsun

Taşlar artık yerinde değil

İmzamın ardında bir ceset 

Koklamak artık eskisi kadar

Leyla bütün parçalarıyla içeride

Menekşeden bir kutu iğneler iplikler

Havaya uçmuş meğer kördüğüm ayaklar

Pür telaş kararıyor toprak üstümde

Zaten eski her şey

Sesler pembe rengin içindeki kanda

Bütün boşlukları acınla doldurdun

Ey kemiksi kükreyiş

Bana bozuk bir tekerlek kaldı kala kala

Hikayende temkinli bir kucak dolusu yeşil

Ben de tam ortasında sandıydım dairenin

Makastan haysiyetsiz evler

Boğum boğum dolanıyor artık nefesler

Tam gittiğimiz yerde tuttu tüm sancılarım

Bana bir filin pembe kulaklarını bile bırakmadın

Bir hapşırık oldun bir hastaneden gelip geçen

Kan bir titreyiş sahibi artık

Milim milim inceliyor ölümle aramdaki kavga

Tam ortasında şehit düşmüş gözlerim

Artık anlamaya gerek yok 

Artık kirpiklerimin havada dans etmesine

İçimin tam ortasından paslı bir tiren geçirmene

Dişlerindeki çocuksu yamukluğu gizlemene gerek yok

Ben kum parçaları kadar sahici

Ürkünç bir kaderin kaynağından gelecek kadar kıpırtısız

Tütün kokusunu burnuna ısmarlayacak kadar kimsesiz

Artık ellerimden tutmana gerek yok

Belki seversin diye bir yetime bağışladım.

5 Ağustos 2021 Perşembe

Tonla

 Korkunç çerçeveler kinle beslenir

Uzayıp gider kır çiçekleri

Sen ellerinle toplamazsın yeniden

Barışa uzanan güvercin duvarda ölür

O postaneyi ölümüz yıkar

Şimdi korkulan olur bir pembe bulut

Gözlerinden düşer türküler

Ve her kayıpta aynı metro sesi

Bu incecik sızıyı ben büyüttüm

Kördü bir toprağı taşımak

Şimdi o ilk başladığım yerdeyim

Narlar dökülüyor içime ve yeniden batıyor

İzlediğim kadar uzun değil mutluluk

Ben hayaletmişim meğer

Tövbe etmekmiş benim huylarım

Gözlerim acıymış hep

Karahindibağlar gülermiş peşimizden

Aynı tarafımıza değmiyormuş yağmur

O flamingo ve o ev sessizce yanmış arkada

Çarpılmış tüm çimenlerin üstü

Sen de görünmemişsin bir daha

Daha tatsız kalabilir dünya

Ve ben kaybolabilirim artık

Bir vesikalık gibi şanslı olmayacak

Ve bir bardak kadar

Omzumda senin ağırlığın var

Tütüne sarılmış bedenim

Denizin dalgası üstümüzde

Artık gözlerim kapanmıyor

Sen beni sonsuz bir uykusuzluğa mahkum ettin

Dolambaçlı yollar kazandı ve 

Sen beni öylece imha ettin

Sıra oyuncaklara da gelecek ve

Her şey atılacak birer birer

27 Haziran 2021 Pazar

Pembe

Ağlamak denizin doğuşuna yetmiyor

Kınanıyoruz çocuklar tarafından ve tarafım sızlıyor sana doğru

Ansızın kelimeler gelir mi

Gelir mi insanın içine büyük umutların eşiği

Umut; süründürür mü diye sormuştu hocam

Hocam demiştim, umut beni sürdü, sürdürdü buralardan

Babana seslen dedi hocam, ödev verdi, ödevim dedim, ödevim bu değildir hocam, yazın haneme sıfırımı

Ben sürüp giden bir acıyım herkesin boğazında

Kalbine saplanmış bir ok gibi gelemiyorum kendime

Ağırlaşıyorsa kirpiklerin, kirpiklerini ezbere bilen bana lanetler olsun

Ama sana değil, sana yalnız bulutlar değsin en pembesinden

En pembesinden doğru, sana kırmızı bir gül gelecek kadar

Biliyorum, anlamsızım ben, ben diyorum çünkü başka kişilik bilmiyorum, tanıyamıyorum

Tanıyamıyorum kendimi yengemin tek bir mesajıyla

Yengeler öldürmez demişlerdi öldürürmüş kan bağı

Kanlarımın bağında boğuluyor ve düşüyorum tabuttan

Ölemiyorum bile demiştin, ben ise gömülemiyorum. 

17 Mayıs 2021 Pazartesi

Beni Bul

        Aşırıca seviyordum seni. Bilinmezlikler diyarında gezinerek, boydan boya. Bütün saçmalıklarımı önüne dökerek, dünyanın. Vurdular beni, dünya adlı bu savaşta. İçimin ısınamayasıca kısımları sana doğru eridi gitti. Bunca soğukluk üstünden kendime puanım -100 C. En azından tamım yarımlıklar hususunda ve seni böylece bunaltıyorum. Gökyüzüne bakamaz oldum, sığınamadım kıyılara ama ufacık bir kuyu dibine sığdım kaldım. Ben burada sıkıştım hatta, beni bul! Susmasın diyordu martılar, sen söyle diyordu o şarkıcı; sen söyle şarkını içinden geldiğince ve dilediğin dilde. Senin istediğin dil olmaya da razıydım ben. Bitilir mi erkenden, bilmiyorum. Ufak yaşlarda erkenden uyuyamadığım her saat için ölümüme dakikalar ekliyorum şimdi. Kimselerin bilemeyeceği saniyelere adıyorum gönlümü ki affetsin diye babam beni. Boğazımdan yukarı tırmanan ateşler kadar güçlü, bir karganın ömrü kadar upuzun seviyorum seni. Bu dönemeçlerde aklım sana kaydı, kalbim de peşinden, benim tek tanıklığım sensin artık. Ben, gökyüzüne bakmayı unuttum ama unutmadım ismini sayıklamayı en zor anlarda. Ben, aşırıca seviyorum seni, bu ipi boğazına attım, elimde değildi, beni affet. Sana karşı hatalarımda sıkışıp kaldım, beni bul!

27 Şubat 2021 Cumartesi

Kuydurap

Hani ufak bir çocuk bir şarkı söyler ya göl kenarında

Sonra göller kaybolur çocuklar da

Dünyanın göllerini, annelerin çocuklarını bulması gibi bulmuştum seni

Şimdi kimliksizleştiğimi hissediyorum

CD'ler artık yok ve benim içime ümit doğmuyor

Zor zamanımda yakalamandan zor zamana sokman arasında annemin kavanozları var

Çekmecede bir çikolata,

Aklımda portakallar var

Çift kişiliksiniz artık ve bu hangi oyuncağa işaret ediyordur bilmem

O sokaklar yok artık

Her şeyine onun kokusu sinmiş ve yangını son kez görmüş olsan gerek

Şarkıyı son kez sen dinlemiş

Kimsiniz diye soramıyorum

Devlet kimlik sormamı yasakladı

Uzaklarda bir silah kokusu artık

İnsan kendi uzağından düşünce bir daha ümit edemiyor

Ceylanlar su içer ve sen düşünürsün

Senin nasıl yaşadığını ve kendi mezarımı ben pek bir merak ederim

Onun elinde bir ölü, benim ağzımda taze bir hıçkırık

Artık kimse bu savaşta değil

Kalbinin ağırlığını hissediyorum fakat benimki sana nasıl değmiyor

Uzatılan bir peçetenin ardındakini ve sırrını unuttum 

Uyurken hep ellerimi korumak ve kollamak isterim

Çünkü tüm yalnızlıklarıma şahit anlar yazılacaklardır

Ben kimim, sormak isterim

O dağın ardından su içmek

Ve hiç kımıldamamak aşağıya doğru

Ben kaç parçayım duymak isterim

Oluş sancımın ilk kırıltısında bir kopuş yaşadığımı öğrendim

Benim ikinci kopuşum,

Benim üçüncü kopuşum,

Benim, bininci kopuşum;

Bir çatlağın içinden sığdırmaya çalışmaktı kendimi

Son yürüyüşümü hatırlamama çok az kaldı

Şimdi ayağım aşağıya kayık,

Ben tepetaklak

Duruyorum öyle

Benim bin birinci kopuşum,

Benim aynı ızdıraplı oyuncağım,

Bir benzer kuyuya düşünce başladı

28 Ocak 2021 Perşembe

Skorum Sıfırdır Artık

Yirmi yıldır yalnızım anne

Bilirsin, iyi şiir yazamam ben

Derimden kalkan tütün beni yasa boğdu

Sımsıcak bir limanın en sessiz limonunu sakladım

Kaşlarımı çattım ki kaşları çatmak bu dünyanın menfaatine yakışmaktadır

Kim olacağımı bulamadım anne

Bir dumana dokundum ben de

Sessizlik uzun sürer derler oysa ben,

Saçlarından batan bir güneş görmüştüm orada

Her şey mantıklı olmak zorunda değil

Ve ben tüm uyumları gördüm

Seninle hikayemiz orada mı başladı dersin

Bence tam burada bitti

Bir beyazlığın yansımasını görüyorsun yalnızca

Ben de vurma kırmaların arasında birkaç kırbaç sesi

Artık kabul ediyorum yalnız ben yenildim

Ve sonra hipodromda yalnız olduğumu gördüm

Beni bana karşı kullanmışlardı

Bu ayıp değil miydi ve

Sen moru mu çok seviyordun

Affettim ve bu son değildi bilerek bunu

Uçurarak içimdeki kuşları

Kocaman sarı gözleri vardı ve ben hikayemin bitiş çizgisindeyim

Oysa yapmazdım böyle ama bu sefer isyan yok söz

İçeri dolacaktı ışık tüm çatlaklardan

Kımıldama dedin ve ben yabancılarla konuşurdum eskiden

Saf derler bana, ben de kendime elbet

Kimin eli bükülecek bilmeden, yine aynı şeyleri yedim ve yuttum 

Sen kimsemiz olacaktın sandım da

Meğer çok uzağa park etmiş içimin kuşları

Issızca ve kenarsızca kıvrılıyorum sendeki kuyunun dibine

Biliyorsun, ben o kuyudan çıkan çocuklardan olamayacağım

Tırmanış çünkü bir hikayedir

Bense hikayemi sana bırakmıştım kırmızı bir delikten

Şimdi bir hikaye yazmaya vakit yok

Ve benim atlayışlarım yeşildir, ıssızdır

Kimsecikler bulamazsın şimdinin meydanları gibi

Yanlış doğru ayırt etmeden koşarken

Durdurulamamanın sevinci içinde buldum tüm bu umutsuzluğu

Bilmem sen ne söylersin

Bilmem hangi hikaye şimdi tutar ellerimden

Benim bildiklerimi o biliyor, onun bildiklerini ben bilmiyorum

Burada sorulması gereken büyük boşluklar yok mu sence

Son bir gündü bilirim 

Tınısında karpuz vardı ve geriye kalan hiçbir şey

Tadı hala damağımda ama bir daha da bulamadım zaten

Ben sanırım artık pes ediyorum

Kabulümdür, ne yapalım

Şimdi koskoca bir sessizliğim senin içinde