Mehtap Kırlangıç'a...
Yağmur seni çok sevmiştim inan
Yağmanın arınmakla bir ilişkisi olduğu zamanlar
Siyah bir etiket yapıştırıyorlar alnıma
Başörtümden gözlerime taşan bir gülücükle
Maraş çok kötü bir yer oluyor birden
Bazı yaralar bir mandal sepetinde sunulur kadınlara
Bazı adamlar beyazı sunmanın arkasında hırçın, kibirli ve siyah
Ölüm bir zeytin ağacı gibi büyüyüp uzanıyor
Cenazemi uzaklaştıramıyor hiçbir güç, hiçbir devlet
Ben de susmuşların arasına katılıyorum şimdi
Hayal denen şey kadınlardan çalınan bir kucak, bir bebek
Kaloriferlere vuruyorlar alnımı aynı ince yerinden
Ben sana inanmıştımın kirli sofra bezi oluyor o yaratıklar
Aynı kara yazgı vurmasın diye kızıma
Kızımdan vazgeçiyorum
Tüm hücrelerimle birden
Aynı öyküyü yazdığımda da telefon çalmamıştı
Sinek ısırığı gibi değil bu, öyle hafif kanatmıyor
Şeyhe soruyorum tırnağım aynı yerinden mi uzamış
Elindeki kurdele benim son ipim, son hecem
Sevgilim bazı kadınlara çocukların ilk dişi
Sevgilim bazı kadınlara yaraların en derini
Sevgilim bazı kadınlara ölümlerin en seslisi
Çamaşır asan ellerim buz gibi kalıyor
Ben ölümü taklit ediyorum her yağmur yağdığında
Elimde domatesli tost ve haberler
Haberlerde annesiz kalan kardeşlerim
Artık yapışık bir cesetleri oluyor kadınların
Kadınlar son mandalını ocaktaki yemeğiyle düşürüyor
Bir kedi kapıda son heceleri bekliyor
Sanat sanat içindir de sevgilim
Sanırım güvenmek de ölmek için