Yirmi yıldır yalnızım anne
Bilirsin, iyi şiir yazamam ben
Derimden kalkan tütün beni yasa boğdu
Sımsıcak bir limanın en sessiz limonunu sakladım
Kaşlarımı çattım ki kaşları çatmak bu dünyanın menfaatine yakışmaktadır
Kim olacağımı bulamadım anne
Bir dumana dokundum ben de
Sessizlik uzun sürer derler oysa ben,
Saçlarından batan bir güneş görmüştüm orada
Her şey mantıklı olmak zorunda değil
Ve ben tüm uyumları gördüm
Seninle hikayemiz orada mı başladı dersin
Bence tam burada bitti
Bir beyazlığın yansımasını görüyorsun yalnızca
Ben de vurma kırmaların arasında birkaç kırbaç sesi
Artık kabul ediyorum yalnız ben yenildim
Ve sonra hipodromda yalnız olduğumu gördüm
Beni bana karşı kullanmışlardı
Bu ayıp değil miydi ve
Sen moru mu çok seviyordun
Affettim ve bu son değildi bilerek bunu
Uçurarak içimdeki kuşları
Kocaman sarı gözleri vardı ve ben hikayemin bitiş çizgisindeyim
Oysa yapmazdım böyle ama bu sefer isyan yok söz
İçeri dolacaktı ışık tüm çatlaklardan
Kımıldama dedin ve ben yabancılarla konuşurdum eskiden
Saf derler bana, ben de kendime elbet
Kimin eli bükülecek bilmeden, yine aynı şeyleri yedim ve yuttum
Sen kimsemiz olacaktın sandım da
Meğer çok uzağa park etmiş içimin kuşları
Issızca ve kenarsızca kıvrılıyorum sendeki kuyunun dibine
Biliyorsun, ben o kuyudan çıkan çocuklardan olamayacağım
Tırmanış çünkü bir hikayedir
Bense hikayemi sana bırakmıştım kırmızı bir delikten
Şimdi bir hikaye yazmaya vakit yok
Ve benim atlayışlarım yeşildir, ıssızdır
Kimsecikler bulamazsın şimdinin meydanları gibi
Yanlış doğru ayırt etmeden koşarken
Durdurulamamanın sevinci içinde buldum tüm bu umutsuzluğu
Bilmem sen ne söylersin
Bilmem hangi hikaye şimdi tutar ellerimden
Benim bildiklerimi o biliyor, onun bildiklerini ben bilmiyorum
Burada sorulması gereken büyük boşluklar yok mu sence
Son bir gündü bilirim
Tınısında karpuz vardı ve geriye kalan hiçbir şey
Tadı hala damağımda ama bir daha da bulamadım zaten
Ben sanırım artık pes ediyorum
Kabulümdür, ne yapalım
Şimdi koskoca bir sessizliğim senin içinde