23 Kasım 2015 Pazartesi

Yeşerince Günler Kör Olmayacaksın

Ne yazacağını bilememenin kuyusunda
Karanlık yarasalar görüyoruz, pembeliklerden gelen.
Tuhaftır, bakmadığında batan dünya,
Baktığında şahlanıp ayaklanıyor.
Sen baktıkça kalbi çarpıyorsa bir şeylerin,
Katil olmaya niyetlenmeye gerek yok.
Bakacaksın.
Bakmak yaşatıp kuşatıyorsa şu dünyada,
Bakacaksın.
İster kırmızısından olsun, ister yeşilinden
İsterse ölümün karasından,
İsterse cehennemin kırmızısı, cennetin pembesinden.
Bakacaksın.
Bir şeylerden çok kendini kırıp döküyorsan şu dünyada,
Sakarlığa kaymaktan korkmana gerek yok.
Misafir vazosundan korkmana gerek yok.
Kendini bırakıp eşyaları hırpalayacaksın.
Şiir yazıyorsa yaşatmak
Veyahut yazıyorsa yaşamak
Ki sen eğer kalemle doğmuş kadar tutkunsan,
Yazacaksın. Vicdana, kırbacına, mahkemene gerek yok.
Bütün umutları toprak altına gömmek de neymiş?
Ha gömdüysen de benim güzel hayatım;
Su dökeceksin bari.
Bari su dökeceksin ki yeşersin.
Ha eğer çeşmenin başındaysa ayakların,
Ama eğer kördüğümse ellerin,
O toprağa sen gireceksin.
Ki toprağa girmek için umutlarını oradan çıkarman bile bir fetihdir senin için.
Ne kadar güzel olduklarını göreceksin.
Görmen yeter benim güzel ellerim.
Sonrası zaten, yaşama, koşmak olur diyelim.
Bırak benim güzel kalbim.
Ağlamayı değil, ağladıktan sonra gülmemeyi bırak.

30 Ekim 2015 Cuma

İnsanlık Fıkrası

Ruh sabrıdır, sınavıdır insanın. İnsan, büyük mürekkepler içinde, büyük yeşilliklerde gezer. Kimisi aşkının kimisi direk aşkın elinden tutmak ister. İnsan yaşar. Kim bilir her gün yeni ve masum elbiseler giyerek gözlerimizi açtığımızın farkında olmadan, güneşe yüz çeviririz. Oysa 'sabah oldu, karanlığın bitti' mısralarını duymadan o en eşsiz güneşin. İnsanlar ki, ki umarım ki, sever denizleri. Ruhumun hep memleket kokuları alması bu yüzden olsa gerek. İnsanlar ki kendimle kıyasladığımda benden neşeliler. Veyahut da ben bu cümlelerle onlardan daha nankörüm. İnsanlar, bir tamir sesi veya bahsi duyduğunda hep ciddileşirler. İnsanlar ki kimi şiir gibi, kimi ise sadece bir mısra.