26 Aralık 2020 Cumartesi

Dostluk Beldesi

Vur dedi bu kanlı bahtım bir çocuk inlesin,

Hiç beklemediğim şeyler oldu.

Beklediğim şeylerin yerlerine gökdelenler dikti müteahhitler

Ben de bir kafi hausa oturup kahve söyledim

Sonuçta sahlebin artık adı sanı kalmadı

Vur dedi kanlı bahtım bir çocuk elinde inlesin

Ve sözcüklerde değişti dostluk tanımı, o vurunca 

Bunca harabiyete ne gerek vardı?

Sen vur dediğinde beni seçtiğini kim bilebilirdi?

Ben, ben bilmeliydim işte.

Vur dedin ve kalmadı kalbimde mavi kapaklı bir defter

Hayatı da sırasıyla götürüyordum ama sen sırasız ölüm verdin kalbime

Sen vur dedin ve bu savaşta düşman benmişim meğer, gördüm

Ey dost, sana seslenecek sesimi de vurdun sen benim

Susuz ve kurak kalmıştım, 

Sen içtin önümdeki tüm suları benim

Çocuk büyüdü, kocaman oldu,

Bir şekerin arkasında ağlayan bir gözyaşı kaldı

Çay içecektik daha ve derken önüme kanlı bir mendil düştü

Önüme yazılmamış öyküler, sırasız palavralar, kırmızı panayırlar düştü

Sonra ben düştüm bir asansör boşluğuna

Aslında kurtarılabilirim fakat gözüm antidepresanlar görüyor

Vur dedin kanlı silahınla ve kulağımda her gün çınlayan bir silah sesi.

Vur dedin kanlı silahınla ve kendi içime çekildim

O kadar usta değilim bakma,

Bir çift gönül arıyor yalnızca yüreğim

Şimdi kim gerçek, kim değil,

Bana yalnızca sorular kaldı

Bir fil hortumunda ağlayan çocukları

Belediye alır götürürmüş

Benim götürülecek yerim kalmadı

19 Kasım 2020 Perşembe

Bulut

Burada ölüm hızlı ve yeni bir şeymiş gibi birden

Korunmasız ve kimsesiz gibi sessiz

Burada Azrail haber vererek ama görmeden kimse

Geliyor işte istemiyorum diyene de 

Kalıyor işte istemiyorum diyene de 

Burada ölüm göstere göstere ama

Herkes kapatarak gözlerini

Yalnızlık sana mahsustur ama onlar korkarak ve yapayalnızken

Geliyor işte, geliyor

Herkesin aklına, korktuğu anlarda aynı video

Aynı kan, aynı telaş

Bir ümitsizlik mi sarmalı bizleri

Bizim koruyacak kimsemiz yok mudur

Bizim mavi bir kılığa bürünmüş belki tıknaz ama var olan

Bir mutluluğumuz yok mudur

Bizim, halkların, savunmasızların

Koruyacak

Kimsesi yok mudur

Saat gelir, giden de öldürmeye

Çıkıverir durması gereken yerden

Bizim

Sayılacak sayı olmaktan başka geleceğimiz yok mudur

Sen bizi, bizi korumayanlardan da koru

Sen bizi, çıkacaklarından koru

Sen bizi gidenlerden bile isteye, koru

Sen bizi, korunmak istemekten koru

Sen bizi koru ve 

Artık ümitlerimiz sayılsın, ölülerimiz değil. 

10 Ekim 2020 Cumartesi

Omzumda

 Yüzünde bir yer ve kuşlar uçar yüzüne babam

Ama benim kanadım yok ve sen beni neden bir kafese kapattın?

Bir ağacın bulamayacağı imkanlara neden gömdünüz beni

Mavi bir çığlığa gömüldü bedenim,

Ve bedenim diyor aynı anda sanatçı

Benim yükümü taşımama kim yardım edecek?

Soruları ruh ve beden kitapları açıklar mı yoksa ben susmalı mıyım ömrüm boyunca

Bir çerçevenin söylemek istediği çok şey olduğundan emindim babam ama sen kimsin?

Sen, bir kalbi bir cama hükmeden

Sen, bir camı göz kapaklarıyla bitiren

Sen, kirpikleri öyle güzel ama yokluğumun haberi gözlerinde

Sen, ve bir başkası, neden benzersiniz birbirinize böylece

Kısaca kavruldum gözlerinizde öylesine birden

Bende çok uzun sürdü halbuki yanışım.

Sen, bir kemanı bir masaya

Beni bir kaldırıma, duvara, betona sertçe fırlatan

Fırlatan ve insanların tükürmesi gerektiğini üstüme

Sen, beni böyle görürken vicdanının kapılarında hiçbir zorlanma olmuyor muydu?

Sen, ellerimi tutarken bıraktığının boş bir kutuymuşçasına

Boş bir kutuymuşçasına ve sanki hiç kalbi yok gibi.

Denizleri taşmazmış, gözlerine bakmamışsın ve hiç çikolata almamışsın gibi

Ona da aldın mı her gün?

Terledi mi ellerin ya da gözlerini hiç ormanda düşürdüğün oldu mu?

Oldu mu üstüme yıkmışlığın tüm dünyayı ve nefretini benden böylesine, böylesine.

Pazarcı amca kahve satıyormuş bak baba,

Yalvarırım ben ölmeden önce bak bana.

Turuncu bir dünyayı ciğerime yakarak

Yakarak ve yanarak kıymetimi bitirmene ne gerek vardı

Ben öğrenemedim o kemanı baba,

Baba sesi çıkmıyordu çünkü kemandan

Ve kızım demedi kimse sarılarak bana ama

Ben herkesten bekledim baba,

Yıkmamayı değil toplamayı bir yangının içinden bekledim ey kara kutum

Siyah uzun bir vuruşunun yara bandını en çok senden bekledim içimin hapsi

İçimin hapsi, içimin hapsi, ey içimin hapsi

Kirpiklerine dokunamadan vurdun bir güvercini göğsümde

Ben ne bir cinayeti ne de bir ölümü kaldırabilirim

Sen de beni kutulara gömüp de aşağı en aşağı fırlatanlardan oldun.

Beni düşmek öldürmedi de, 

Sana çok inanmışlıklığım çekti kalbimden vurdu beni.

Şimdi, inanmış, umutlu bir cesedin üstündedir parmak izlerin. 

Fakat hapis de benim, ceset de.

Sen,

Boşver. 

30 Ağustos 2020 Pazar

Kalbim bir çay tabağında kaldı

Bir öfke çıkıyormuş içimden de,

Ben de kaybediyormuşum normalliği.

Beni sahiplenmeyen bir çift gözün aslında birden daha fazla olduğunu görmek

Görmek kimsesiz bırakılan kum fırtınalarını ve içine yerleşen boşluğu

Kalemin mürekkebi içime akmış ve son noktayı koymuş Çalıkuşu,

Yanlışlıkla.

Yanlışlıkla ve siyah hafif ışıklı bir sonbahar gecesi,

Bilseydim gelmezdimlerime bin ekledim

İçime yalnızca acıdan bir sınır,

İçimde yalnızca yorgun kuşların kanat sesi,

Ağır, aksak, korkak, takık, anormal, paranoyak, yak yak yak 

ve yak

İçimde yalnız varılmamış evlerin varlığı

Okşanmamış başları çocukların

İçimde yalnız senin sevdiğin enstrümanın kırık sesi.

Do'ya bastım haykırışım çıktı.

Müzik öğretmenimi ve seni bulamıyorum.

Sessizliklere hüküm veren sizi bulamıyorum. 

Trenin içini, kendimin dışını, dünyanın içini ve dışını ve birçok şeyi bulamıyorum.

Marsa gidecekmiş insanoğlu, yıl bilmem kaç, yaşım 8, ben de inanmıştım Marsa ve Marslılara

Ben de çiçek ekebilirdim ama sen benden toprağı çaldın

Toprağı çaldın ve yine bana kızdın

Tohumu başkasına verdin ve bana kızdın

Bana kızdın ve bana kızdın

Yitip gitmiş bir masal gibi duruyorum şimi, öylece, donuk

Bana kızdın bana kızdın ve o adam gibi 

Canım olması gerekenin yabancı bir adam olması gibi,

Sen de

Gittin. 

Yağmurun yağmayı bırakması gibi,

Sen de,

Gittin. 

26 Haziran 2020 Cuma

Bigredbus

Baştan başlayalım hocam.
Birkaç bakıştan sonra acımı alamayıp sapladığım bir kurşunun başından.
Her hikayenin bir başı ve her intihar  edenin bir umudu vardır.
İşte o baştan başlayalım.
Sen buradaki noktayı neden koyduğumu yine anlayamayacaksın.
Olsun.
Ben anlayacağım sorunun bir nokta olmadığını.
Sorunun bana dair her şey olduğunu anlayacağım birkaç gün içinde
Kuşların uçamayışının acısı benim içimde bir yüzyıl sürecek
Bir yüz yaş daha katacak bana senin bakmayışların
Senin bilmeyişlerin sürgün edecek beni bu diyardan
Beni ne zaman ve nasıl beğenirler diye çırpınırken boğulduğumu
Sen başka bir göze bakarken anladım
Küskünlüğümüzden acı değil de
Hasret değil de
Ceza veren bir babanın bozuntusunu ve öfkesini taşıdığını gördüğümde anladım
Benim kışımın hiç bitmeyeceğini
Yanık sevda türküleri söylemediğinden anladım
Başkasına doğduğunu senin güneşinin
Ben bu acıya sahibim evet ve hep sahip olacağım
Yazmadığımda geçmiş olmayacak
Ölümün umutsuzluktan çağrışı
Siz haklıymışsınız hocam
Bazıları böyleymiş, yardım etmeye çalışacağına
Aşağılar ve geçerlermiş
Kuşlar çarpa çarpa illa öğrenecek derlermiş, camı
Bir kuş öğrenene kadar ölen diğer kuşları umursamazlarmış
Anladım hocam, şimdi anladım
Ne anlatmak istediğinizi
Parmak kaldırdım
Ve yazdım sözleri:
Bizi kimse deviremezdi ama sen ayakta durmak istememişsin
Hesaplamadım.

26 Nisan 2020 Pazar

Değin

Perdelerimiz yok,
Ellerin bembeyaz
Sonra, sonra neden ellerin bembeyaz
Dokunuyorsam yok olmasana
Olmasana yok, yok acı yok
Acıyor kanım
Acıyor özlemim, neden sen?
Annem seni de yıkamadı mı renklilerle?
Tüh annem unutmuş, ben severim seni
Ama, sevmeye misin?
Pardon, neredesin?
Duman altı kadrajların, gözlüklerin yaşlı
Pardon o sarışın kim?
Neredesin ölüyor çoraplar
Çorapların burada ne işi var?
Annem unutmuş, bak, tüh, sen unutma ama beni
Bir de tırnakların babamınki gibi
Babam olsana benim, benim babam olur musun?
Babamı geçiyorum,
Benim olur musun?
Şşt, dön oradan, küsmüş sana erikler
Yemin ederim ben değil, annem özlüyor seni
Yeşilim bir de
Yemin ederim bak yemyeşilim ellerin için
Ağlama kırılıyor evim
Camlarım
Yuvam
Geri dön bu şehir sensiz bayağı ağlamsız
Anlamsız, da işte ondan
Köpekler de ölür bak yıkılıyorlar
Yemin ederim ben değil, martı özlemiş seni
Cüzdanıma sen biriktiriyorum
Yemin ederim ben değil, cüzdanımın fermuarı
Hayır canım suç atmıyorum
Utanıyorum
Ne denli pembeyim bilmez misin?
Ama senin ellerin bembeyaz?
O gri gökyüzünü sevmedim, dön ordan
O beyaz da kim, bırak onu
Beni tut
Tutsana beni
Tutsaksana beni(m)
Sen biraz küçülsene yalvarırım
Bizim sınıfa falan gel
Bizim mahallede top oyna, olmaz mı?
Sen biraz yaşıtsana bana, yalvarırım.
Vazgeçiyorum;
İtirafımdır yaz eline,
Bu sefer, yemin ederim, ben özledim seni.
Mavileşsene bana.
Dön, ellerimden öp benim.