17 Nisan 2016 Pazar

Fil Dalgaları

Ne önemi var ki kurbanlık çiçeklerim? İçlerinizden biri sevilmeyesi vebadır artık. Ebem kuşağının güzelliğiyle korku saldınız bana. Güzellik korkuyla birlikte gelirmiş çünkü öyle de derler. Güzellik korkutmazsa kaybedilirmiş çünkü böyle de derler. Korkuttunuz beni. Korkuttun bizi. Oysa ne güzeldirdi onca renk sıra sıra. Oysa bilmesek korkmazdık. Korkularımızı bilmesek korkmazdık geleceğim. Bunu itiraf ediyorum senden daha korkağım. Bunu itiraf ediyorum senden daha ağır bir ruhun pençesindeyim. Ebem kuşağından dahi korkabilen bir insanın yaşama maksatlı hiçbir eylemi olamaz/dı. Ta ki sen tüm dünyayı renklerinle boyayıncaya kadar. Yüzün o kadar temizdi ki bakarken en sevdiğim rengin sen olduğunu söylemeyi unuttum. Yüzün o kadar temizdi ki bakarken bütün günahlarımı unuttum. Yüzün o kadar bakılasıydı ki yüzünde kör oldum.
Yo hayır söyletme bana bunları. Bugün ilk defa gözlerimi, ağzımı, burnumu kapattım. Yo hayır söyletme bana bunları çemkiriyorum kendime. Söyletme bana bunları çünkü sen dinlemeyince bir anlamı kalmıyor. Ah ruhun, ruhun içimde kader, kıyamet, ahiret; ruhun içimde din gibi. Varlığın sebebiyete teşviktir, yaşamaya teşvik. Ben o binaya atlamak için çıkmıştım şimdi elini tutuyorum. Senin kokun ciğerlerime dolunca vazgeçtim o son ayağın son adımından. Kokun, mis kokun; dünyadaki bütün acıları dindirir gibi. Nefret ettiğim bütün çiçekleri dünyadan siler gibi. Annesiz bir çocuğun başını okşar gibi. Kelimelerim şimdi senden saklanan çocuklar gibi. Kelimelerim yemin gibi. Yemin ederim doğrular nehirinden gibi. Yemin ettim bak en cesurlar gibi. Kelimelerim...
Seni şüphe çayırında yakan ben miydim? Şimdi işte başım önde gibi. Çünkü seni değil yakmak, sana ateşi göstermek dahi istemem. Sana hiçbir acıyı dinletmek, sana hiçbir gözyaşını izletmek istemem. Mutluluğunsun sen. Mutluluk adlı ülkeden başka bir sınırı tanımana imkan yok. Başka bir sınıra ayak yok, ortalıktan kaldırdım. Sen, gökyüzünde açar gibi, hiçbir şeye benzemeyen, eşsiz bir varlıksın. Sen, camımdan eser gibi, başkasına vermediğim, veremeyeceğim bir hissiyatsın. Sen, kana kana içer gibi sahiplendiğim, yaşatan bir farkındalıksın. Sen... Seni korkunun şiddetinden daha çok seviyorum. Seni, korkuya yönelenle korkudan dönen bütün adımların psikolojileriyle seviyorum. Seni... Seni seviyorum.